Seferihisar Köylüleri İzmir Konak Meydanı’nda yeni Büyükşehir Yasası’nı protesto etti.Yeni Büyükşehir Yasası’yla köylerin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasını protesto eden Seferihisar köylüleri İzmir Konak Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. “Burada 16 bin köy var yakında!” sloganıyla gerçekleştirilen basın açıklamasına Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ve İzmir Barosu da destek verdi.
16.01.2013, İzmir – Seferihisar’daki 9 köyün muhtarları ve köylüler, yeni Büyükşehir Yasası ile köylerin tüzel kişiliklerin kaldırılmasına karşı tepkilerini dile getirmek üzere İzmir Konak Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Yaklaşık 300 köylünün katıldığı basın açıklamasına Seferihisar Belediye Başkanı M. Tunç Soyer ve İzmir Barosu Sema Pekdaş da katıldı.
Geleneksel yazmalarıyla İzmir Konak Meydanı’na gelen 300 Seferihisarlı köylü, kendi ilçeleriyle aynı kaderi paylaşan büyükşehirlerdeki toplam 16 bin köyü oluşturdukları Geleceğin Köyleri Hareketi’ne katılmaya davet etti. Köylüler, Büyükşehir Yasası’ndaki ilgili maddelerin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını dile getirdi.
İzmir Seferihisar köylüleri adına Geleceğin Köyleri Manifestosu’nu okuyan Turgut Köyü’nden Aylin Bostan, “Büyükşehirlerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği tek bir cümleyle kaldırıldı. Yeryüzünün ilk köyünün kurulduğu bir coğrafyada binlerce köyün üzerini tek bir cümleyle çizmek mümkün mü? Değil elbette.
Biz, geleceğin köyleri, köy olma hakkımızı anayasal düzeyde savunmak için bir araya geldik. Daha da önemlisi, yasaların hiç düşünmediği bir görevi sürdürmek, geçmişle gelecek arasında köprü olmak için bir araya geldik. Bizlerle aynı kaderi paylaşan 16 bin köyü, Geleceğin Köyleri Hareketi’ne katılmaya davet ediyoruz. Köy yoksa geleceğimiz de yok!” dedi.
Geleceğin Köyleri Hareketi’ne www.geleceginkoyleri.net adresi üzerinden katılmak ve destek vermek mümkün.
KÖYLER SADECE KÖKLERİMİZ DEĞİL AYNI ZAMANDA GELECEĞİMİZDİR
Seferihisar köylülerini bu mücadelede baştan beri destekleyen Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ise şunları ifade etti “Hepimizin geçmişi, babası, dedesi , atasıyla bir köye uzanır. Hepimizin mutlaka bir köyle bağlantısı vardır. Bu bağları yok ederseniz, kimliğinizin de önemli bir parçasını kaybedersiniz. Tarihin ilk yerleşimlerinin hayat bulduğu Anadolu’da köyler aynı zamanda doğadaki çok kültürlülüğün en somut şekilde tezahür ettiği yerlerdir. Ne kadar küçük olursa olsun her köyün kendine özgü lezzetleri lehçesi, yaşam tarzı vardır ve her köy eşsizdir. Bir zamanlar dünyanın tahıl ambarı olan Anadolu’da artık ne yazık ki saman ithal edilen bir döneme girilmiştir. Ancak biz bir nostaljik bir hareket peşinde değiliz. Çünkü köyler sadece köklerimiz değil aynı zamanda geleceğimizdir. Geleceğimizdir, çünkü köylerin yok olduğu bir Türkiye, kısırlaşmış, çoraklaşmış ve umudu tükenmiş bir yurt demektir. Küçük üreticinin yok edileceği bir yurttaysa sadece endüstriyel tarım ve hayvancılık yapılabilir, bu, yerel lezzetlerin kaybolması, tohum çeşitliliğinin yok edilmesi, GDO’lu ürünlerden başka seçenek kalmaması ve kentler için yeni bir potansiyel gecekondu nüfusu yaratmak demektir. Çağdaş batı “üretici birlikleriyle” küçük ve yerli üreticiyi yaşatmanın ve böylece geleceğini kurtarmanın yolunu bulmuştur. Bu yol Batı kadar Anadolu için de açıktır. Çünkü Anadolu insanı, toprağın ne düşmanı ne sahibi ne patronu olmuş, onun evladı olmayı başarmış ve binlerce yıldır barış içinde birbirlerini beslemiş, zenginleştirmişlerdir. Buna son vermeye kimsenin gücü yetmeyecek, haklı mücadelemizde tüm kapatılan köylerle kol kola yürüyeceğiz. Kapatılmalarını engelleyeceğiz ama dahası onların yaşamlarını sürdürülebilir kılmanın yollarını da açacağız.”
16.000 KÖYÜN KAPATILMASINI DÜZENLEYEN YASA ANAYASA’YA AYKIRIDIR
Köylülerin avukatlığını üstlenen İzmir Barosu adına konuşan Baro Başkanı Sema Pekdaş ise konu hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: ““Anayasamızda devletimizin niteliği demokratik bir hukuk devleti olarak belirtilmiştir. Bu temel nitelik gereği millet adına egemenliği kullanan yetkili organlar hukuka uygun davranmak zorunda oldukları gibi demokratik ilke ve teamüllere de uygun davranmak zorundadırlar.
16.000 bin köyün bir kalemde kapatılması ne hukukun evrensel ilkelerine, ne Anayasa’ya ne de demokratik kurallara uygundur.
Anayasamızın Toprak Mülkiyeti ile ilgili 44. Maddesinde;
“Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır.” Düzenlemesi yer almaktadır.
Anayasamızın 45. Maddesi, Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması ile ilgilidir.
45. maddede “Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.
Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır” denmektedir.
Devlet yeni yasa ile Anayasa’nın kendisine yüklediği tüm bu görevlerden köyleri kapatarak kurtulmak istiyorsa bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz.
16.000 köy kapatılınca ne tarım arazisi kalacak, ne çayır, ne mera; ne de yapılabilecek bitkisel ve hayvansal üretim. Çiftçilikle uğraşan köylüyü yok etmek olan 16.000 köyün kapatılması hakkındaki yeni yasa, Anayasamızın 44. Ve 45. Maddelerine aykırıdır.
Dolayısıyla köyünde üretimin içinde olan ve köyünde kültürü yaşayan/yaşatan köylünün maddi ve manevi varlığını geliştirmek hak ve yetkisinin Anayasaya göre esas olması gerektiği açıktır. Köyü ve köylüyü yok etmek Anayasa’ya aykırıdır.
Diğer taraftan Türkiye tarafından imzalanmış ve onaylanmış bulunan Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı , uygulanması gereken bir mevzuat niteliğindedir ve bu sözleşmenin yerel yönetimlerin korunması başlıklı 5. Maddesi;
“Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz” şeklindedir.
Ayrıca Anayasamızın Mahalli idareler başlıklı 127. Maddesinde ; Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olarak tanımlanmıştır.
Anayasa’da düzenlenmiş en küçük kamu tüzel kişiliği niteliğindeki köyler, referandum yapılmaksızın veya en azından onlara danışılmadan kapatılamaz.
Sonuç olarak; 16.000 köyün kapatılmasını düzenleyen yasanın açıkça Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle buradan Cumhurbaşkanına, Ana muhalefet partisine ve milletvekillerine sesleniyor, bu kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine dava açmalarını talep ediyoruz. Bunun için her kurum, kuruluş ve kişi ile dayanışmaya, bilgi paylaşımına hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Geçmişimize ve geleceğimize sahip çıkmak hem bir insan hakkı mücadelesidir, hem de yurttaşlık görevi. Baro olarak biz bu mücadelede varız, bu mücadeleyi verenlerle ve köylülerimizle birlikteyiz, yan yanayız.”
Daha fazla bilgi için:
www.geleceginkoyleri.net
{gallery}gelecigin-koyleri-2013{/gallery}